Timurlu Hanedanı, 1370 yılında Emir Timur tarafından kurulan ve Hindistan’daki kolu İngilizler tarafından 1858 yılında yıkılan Türk hanedanıdır. Bu hanedan 14 ve 16. Yüzyıllar arasında İran ve Orta Asya’da hakimiyet kurmuş Timur Devleti’ni (1370-1507) ve 16 ve 19. Yüzyıllar arasında Hindistan’da varlığını sürdürmüş olan Hindistan Moğolları olarak da bilinen Babür Devleti’ni (1526-1857) kurmuş ve yönetmiştir. Timurlu hanedanının üyesi olan Muhyiddin Evrengzîb ʻÂlemgîr I Han da 1658’den 1707’ye kadar Babür Devleti’nin altıncı hükümdarı olarak Hindistan bölgesinde hüküm sürmüştür. Evrengzîb Han zamanında, Babür Devleti tarafından üç önemli kod/kanun tanzim edilmiştir. Bu kodlardan ilki, tamamen fıkıh kitaplarından derlenen ve şer‘î hükümleri tedvin eden Fetâvâ-yı Hindiyye (Fetâvâ-yı ʻÂlemgîriyye veya Fetâvâ-yı Cihângiriyye) dir. İkincisi, Evrengzîb Han’ın devlet teşkilatına ait ilan ettiği kanunnâmesidir ki, Ahkâm-ı ʻÂlemgîrî adını taşıyan bu kanunnâme, Hamiduddin Khan Bahadur tarafından Anecdotes of Aurangzib başlığıyla İngilizce’ye tercüme edilmiştir. Üçüncüsü ise, örfî hukukun özellikle ta‘zîr cezalarıyla ilgili kısmını tedvîn eden ve Osmanlı Umumî Kanunnâmeleri’nin birinci babına benzeyen Âyîn-i Ekberî yahut Ahkâm-ı ʻÂlemgîrî isimli kanun mecmuasıdır. Bu kanunname daha çok Ta‘zîrât-ı ʻÂlemgîrî diye bilinir. Farsça olarak hazırlanmış olan Tâzirât-ı ʻÂlemgîrî’nin billinen tek bir nüshası İran’da bulunmaktadır. Bu ceza kanununu 1672 yılında hazırlamıştır. Evrengzîb’in Kanunnâmesi, Sulṭân Süleyman’ın Kanunnâmesi kadar önemlidir. I. Evrengzîb, Osmanlı Devleti’nde taʿzîr suçları ve kanunnâme gibi idarî konularla ilgili Taʿzirât’ı yürürlüğe koymuştur. Bu Taʿzirât, 1813 yılında Muhammed Necmuddîn Han tarafından el-Fetâva’l-ʻÂlemgîriyye ile birlikte Farsça’ya çevrilmiştir. Evrengzîb Âlemgîr (1658-1707) döneminde üç önemli kanunnâme çıkarılması, Hindistan’da İslâm hukukunun tedvini alanında yapılan çalışmaların ne kadar ileri bir seviyeye ulaştığını göstermektedir. Aynı zamanda bu durum, Hindistan medreselerinden pek çok fıkıh âliminin yetiştiğini ve bunların faydalandığı kaynakların kütüphanelerde yer aldığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma bahsi geçen Ta‘zîrât-ı ʻÂlemgîrî’nin İslâm hukuku açısından tahlilini ve Türkçe’ye tercümesini konu edinmektedir. Çeşitli çalışmalarda bu kanunnamenin varlığından bahsedilmiş olsa da henüz güncel çalışmalarda neşredilmemiş ve tahlili yapılmamıştır. Bu kanunname hakkındaki değerlendirmeler ve Türkçe çevirisinin ilim dünyasına kazandırılması, ta’zîr suçlarının İslâm Devleti’nde resmi olarak ne şekilde uygulandığını göstermesi bakımından önem arz etmektedir.